20 Kasım 2014 Perşembe

“Yeniden İnanmaya İnanmak “



“Yanlış bir boyun eğişle başlayan çöküntü..” 

Sözü ile başlıyor Rasim Özdenören. Denemeleriyle, çeşitli durumlara farklı pencerelerden bakışıyla bize bir şeyler söyleyen yedi güzel adamdan birisi bu kitabın yazarı.. Öyle olunca sık sık iğnenin değil de çuvaldızın bizlere batırıldığını seziyoruz. Çöküntünün mahiyetini  ve bu çöküntüden nasıl kurtulmamız gerektiğini, yüzümüzü kendi helvadan putlarını yiyen batının can çekişen caddelerinden tekrar Asr-ı Saadet’e ve İslam Kültürü’ne  döndürmemiz gerektiğini söylüyor. Bu karanlıktan bizi kurtaracak tek şey İslam’ın kalplere tekrar aksetmesidir. Zira “İnsanlık,Allah’tan başkasını sığınak kabul edenlerin bütün sığınaklarını, Allah’ın başlarına çökerttiğini kesintisiz tarih süreci içinde hep görmüştür.”

Rasim Özdenören baştan sona insanın kir ve pas yüklü kalp damarlarına kan pompalayarak bizi sarsıyor ve kendimize getirmeye çalışıyor. İtminanın,inanmanın zıddı olan şüpheye çekiyor dikkatleri ve “şüphenin vehmin türevi” olduğunu dile getiriyor. Filozof ve mutasavvıfı ele alarak şüphe-hayret noktasında bir karşılaştırmaya gidiyor. Şüphede ısrar eden insanın ilahi hikmetin öyle tecellilerle kendini gösterdiğini fakat bu insanın sığınmak istediği her şeyin boş ve abes olduğunu ve arzın ayakları altında nasıl kayıp gittiğini bizlere hissettiriyor.

Rasim Özdenören “Yeniden İnanmak”la beraber yeri geliyor şüphe ile ilgili, yeri geliyor zulümle ilgili kanayan yaralarımıza merhem olacak sözden şifalar sunuyor. Çözüm dolu kitabıyla bizlere bir köle azat etmemizin gerekliliğinden dem vuruyor.

Kitapta kimi zaman “Malcolm X” ile ilgili bir bölümle karşılaşıyorsunuz, kimi zaman “J.P.Sartre”ın şüphe ile ilgili söyledikle kulağınıza çalınıyor. Bazı sayfalarda İmam Gazali’nin şu sözleri çınlıyor kulaklarınızda "Bugün ecel geldi, bir gün müsaade etmeleri için yalvardın, sızlandın ve sana bir gün daha bağışladılar; şimdi sen, o günde bulunduğunu farz et" ve bu sözle beraber bir uyanış ve bir sarsılışa geçmenize zemin hazırlıyor.
Kitapta en önemli unsurlardan birisi İslamî bir bilinçlenme ve onun en önemli düsturu olan kelime-i şahadet.. İşte bu düşünceler bize şu sözlerle yansıyor “İslamî bilinçlenmede mesafe kat edilmedikçe mevcut kültürel ortamın isterlerine boyun eğilecek, ona boyun eğildiği sürece de İslamî bilinçlenme düzeyinde ilerleme kaydedilemeyecektir.” “Bilinçli olmak, şahadet kelimesinin getirdiği bütün sonuçlara katlanmayı ve yükümlülüklerin altına girmeyi de gerektirir.””Meselenin özü çok şey bilmek değil, fakat bildiklerimizin özünü, künhünü, ilkesini kavrayabilme noktasında toplanıyor.”

Boyutuna nazaran bizlere çözümler sunan, kanayan yaralarımıza,çöküntü altında kalmış ruhlarımıza merhem olan ışık tutan “Yeniden İnanmak”ta günümüz insanının yalnızlığı hakkında da çok olgunlaştırıcı yorumlar bizlere bir ağabey edasıyla kol kanat geriyor..  Özdenören kalabalık ile cemaatin farkını ve cemaatte bulunması gereken özelliklerin sıraladığı son bölümle beraber bizlere toplumun, insanlığın kurtuluşu için bir ışık yakıyor.

Özdenören’in son bir yorumuna daha yer verecek olursak şunu söylemekte yarar var diye düşünüyorum. Ne var ki bu cümle bu kitabın mahiyeti hakkında, bize sunduğu yollar hakkında pek çok bilgiyi kendinde barındırıyor “Ama kendilerine Müslüman’ım diyen insanların, İslam’ı yaşayabilmesi, kafalarını çağdaş kültürlerin kirinden, pasından arındırarak O’na yeni baştan iman etmeleriyle mümkün olur.”
Bu kirden ve pastan arınarak tekrar şahadet getirmenin vakti gelmedi mi?

Salih Samet Gür

Salih.s.gur@gmail.com